En Büyük Erdem Nedir? 2. Bölüm
SALIGIA… Yedi ölümcül günah olarak bilinen temel davranışların Latince karşılıklarının ilk harflerinden oluşan kelime. Hristiyanlık temelli bu gruplandırmada ilgili günahlar sırasıyla şunlardır: Kibir (superbia), açgözlülük (avaritia), şehvet (luxuria), kıskançlık (invidia), oburluk (gula), öfke (ira) ve tembellik (acedia).

İlgili davranış biçimleri hemen tüm dini inanışlara göre günah sayılmakla birlikte listeye başkasının hakkını yemek, yalancılık, adaletsizlik ve cana ya da ırza kastetmek gibi nicelerini eklemek de mümkündür. Öte yandan, ilgili unsurların tam karşıtları (ki bunlar Yedi Kutsal Erdem olarak da bilinirler) olan alçakgönüllülük, cömertlik, iffet, nezaket, ölçülülük, sabır ve çalışkanlık ise erdemli davranışlar olarak kabul görürler. Az evvel yaptığımız gibi bu gruba da; başkalarının haklarını gözetmek, dürüstlük, adil olmak ve cana ya da ırza saygılı olmak gibi özellikleri ekleyebiliriz. Peki, ama bahsi geçen davranışların en önemlisi; başka bir deyişle en büyük erdem nedir?
*
Felsefe tarihi boyunca sık sorulmuş ve üzerinde farklı değerlendirilmiş bir konudur üzerinde durduğumuz. Bu noktada doğru yanıtın tamamını içine alan bir kavrama çıktığını görmekteyim yanıtın.
Davranış biçimleri insan karakterini şekillendiren taşıyıcı kolonlardır. Dolayısıyla, erdemli davranışlar sadece eksiksiz şekilde bir araya geldiklerinde, tam anlamıyla ideal bir karakter inşa etmek mümkün olabilir. Öyle ki; çok çalışkan, sabırlı ancak son derece kıskanç bir insanın kusursuz olduğunu iddia edebilir miyiz? Ya da nazik, alçakgönüllü ama dürüst olmadığını bildiğiniz bir kişiye ne kadar güvenebilirsiniz? Yanıtınızın olumsuz olduğunun farkındayım. İşte bu nedenle, erdemli kabul edilen tüm davranışları altında toplayan bir şemsiyeye ihtiyaç duyulur ki; bu kavramın karşılılığı “Ahlaklı olmak” tır.
*
Farklı kitlelerin ahlak anlayışlarının birbirlerinden farklı olduğu gerçeği, kültürel etkilerden ötürü, bir noktaya kadar anlaşılabilir olsa da, ahlak kavramının belli bir halka, inanca ya da geleneğe ait olamayacak kadar evrensel olduğu gerçeğinin altını çizmek önemlidir. İlaveten ahlak dediğimiz şeyin giyim-kuşam, üslup veya törelere indirgenebilecek kadar dar ve basit olmadığının da idrakinde olmakta fayda vardır. Ahlaklı olmayı herhangi bir inancın takipçisi olmaya indirgemek, sizi temin ederim, son derece büyük bir hatadır. Farklı dini inanışlardan ya da herhangi bir inanışa sahip olmayan kesimlerden öyle yüksek ahlaki değerlere sahip insanlar vardır ki; bu kişileri ahlaksız olarak nitelendirmek belki de özünde ahlaksız olmanın ta kendisidir.
Dilerseniz yazımızın başındaki öyküye dönelim. Kahramanımız saygısızlık, kıskançlık, hırsızlık ve aldatılma mağduru olmuştu aynı gün içerisinde. Şimdi bir an için kendinizi onun yerine koymanızı rica ediyorum. Olanlar sizin başınıza gelse idi nasıl hissederdiniz? Hatta hepsi de değil, bir ya da iki tanesini yaşasaydınız muhakkak kötü hissetmez miydiniz?
İşte ahlaklı olmak dediğimiz olgu içinde bir çok niteliği barındırsa da, “nasıl ahlaklı olunur?” sorusunun yanıtı basitçe bu noktada yatar. Bir karar verirken ya da bir tutum sergilerken, tercihinizin olası sonuçlarının insanları nasıl etkileyeceğini önceden düşünmek ve bahsi geçen insanların yerine kendinizi koyabilmek konunun özüdür. Başka bir deyişle empati kurabilmek işin anahtarıdır. Bunu başarıp, insanlara (diğer canlılara ya da doğaya) zarar vereceğini fark ettiğiniz davranışlardan uzak durabilirseniz, ahlaklı bir seçim yapmış olursunuz.
Konu üzerinde ısrarla durulması ve düşünülmesi gerektiği inancındayım. Zira, ahlaksız davranışlar kişinin benliğini çürütür, ahlaki değerlerini kaybeden topluluklar ise çökmeye mahkumdurlar. İlerleyen makalelerde konuyu daha derinlemesine ele alabilme ümidindeyim.
Yazımın İlk Bölümünü Okumak İçin: En Büyük Erdem Nedir? 1. Bölüm