Anna Karenina
“Bu romanı yazarken, mürekkep hokkasının içine vücudumdan etler bıraktım…” Dünya edebiyatının ustaları denildiğinde, ismi tartışmasız listenin en ön grubunda yer alan, unutulmaz yazar Lev Nikolayeviç Tolstoy’un yazım sürecini yukarıdaki tek cümleyle özetlediği bir başyapıt: Anna Karenina…

Eserin Künyesi
Yazar : Lev Nikolayeviç Tolstoy
Yayım Tarihi : 1877
Orijinal Dil : Rusça
Orijinal Sayfa Sayısı : 864
Yazar Hakkında[1]
Tolstoy, 1828 yılında Rusya’da dünyaya geldi. Varlıklı bir ailenin çocuğuydu. Küçük yaşta anne ve babasını kaybettiğinden akrabalarının yanında büyüdü. İyi bir eğitim aldı ve o dönemin en hâkim dili olan Fransızca’yı öğrendi.
Yetişkinliğinde orduya katıldı ve Kafkasya'da görev aldı. Ardından Kırım Savaşı'na subay olarak katıldı. Sonra da askerlikten ayrılıp Petersburg'a gitti. Bir kısım eserlerini, oldukça sakin geçirdiği o yıllarda yazdı. Burada aradığını bulamayan Tolstoy, bir süre sonra Batı Avrupa ülkelerinde uzun bir gezintiye çıktı. Almanya, Fransa ve İsviçre'de dolaştı. Bu seyahatin ardından doğduğu topraklara yerleşti. Sosyete unvanlarından, aristokrasiden ve lüksten sıkılıyordu. Tolstoy, köyünde bir okul kurdu. Bu okul, öğrenim ve eğitim bakımından yepyeni bir kurumdu. Huzura kavuştuğuna kanaat getirdikten sonra, 1862 yılında evlendi.
Tolstoy evlendiğinde karısı Sophie Behrs 18 yaşındaydı ve aralarında 16 yaş fark vardı. Bu evlilik, onun düzenli bir hayat özlemini giderecekti. Bu evlilikten 13 çocukları oldu. Eserlerinden en kuvvetli iki romanı olan "Savaş ve Barış" ile "Anna Karenina"yı bu dönemde yazdı.
Geniş halk yığınlarının, özellikle Rus köylüsünün yoksul, perişan durumu onu çok üzüyordu. Bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Kaba saba giyiniyor, giydiği her elbiseyi kendisi dikiyordu. Değişmeyen tek tarafı, bıkıp usanmadan yazmasıydı.
Tolstoy'un, ölümünden önceki, bilinen en son fotoğrafı.
82 yaşında vefat eden Tolstoy birçok kez büyük sıkıntılar yaşamıştır. Marksizm'den etkilenerek oluşturduğu mülkiyet konusundaki radikal fikirleri nedeniyle bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Bu sebeple ailesiyle arası açıldı. Hristiyan anarşizmini geliştirmeye çalıştığı "Tanrının Egemenliği İçinizdedir" kitabıyla yeni bir Hristiyanlık akımı tanımlaması, Ortodoks Kilisesi tarafından aforoz edilmesine sebep oldu. Tolstoy, ömrünün son yıllarını büsbütün derbeder bir şekilde geçirdikten sonra, bir küskünlük sonucunda evini bırakıp yollara düştü. Astapovo'daki tren istasyonunda ölü olarak bulundu. Ölümüne zatürrenin sebep olduğu bilinmektedir.
Eserlerinde insanlığın çeşitli meselelerine değinen Tolstoy'un dünya ölçüsünde bir sanat ve fikir değeri vardır. Kendi ülkesinin toplumsal siyasal çalkantılarını, halkının yaratılışını, yaşayışını büyük bir ustalıkla yansıtmıştır. Gerçekçi edebiyatın en büyük temsilcilerinden olduğu kadar, bir filozof ve bir eğitimci olarak da ün kazanmıştır.
Eserleri
Çocukluk, Savaş ve Barış, Anna Karenina, Kroyçer Sonat, Efendi ile Uşak, Karanlıkların Gücü, İman nedir? İnciler, Kilise ve Devlet, İtiraflarım, Diriliş, Gençliğim, Çocukluk, Hacı Murat, Ayaklanış, Sergi Baba, Tanrı Bizim İçimizdedir, Kazaklar, Tesadüf, İki Süvari.
Eserin Konusu
“Bütün mutlu aileler birbirine benzer; her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.” cümlesi ile başlar romanımız…
Romanın ana karakteri Anna Karenina; Rus aristokrasisine mensup, St. Petersburg Sosyetesi’nin önemli isimlerinden, şık ve oldukça güzel bir kadındır. Eşi yüksek bir devlet memuru olan Aleksey Aleksandroviç Karenin’dir ve çiftin bir çocukları vardır. Dışarıdan bakıldığında toplum içerisinde güçlü bağlantılara sahip, maddi durumları ve saygınlıkları zirvede olan çiftin evlilikleri ise sevgisiz ve monotondur.
Anna Karenina, bir gün eşini aldattığı ortaya çıkan ağabeyi Prens Stepan Arkadyaviç'in (Stiva) Moskova'daki evine, karı-kocayı barıştırmak üzere gider ve orada Vronski adlı bir genç kont ile tanışır. Vronski, Stiva'nın eşi Darya Aleksandrovna (Doli)'nın kızkardeşi Prenses Yekaterina Aleksandrovna Şçerbatski (Kiti)'ye kur yapan bir gençtir. Kiti, kendisine evlenme teklif eden Konstantin Dmitriyeviç Levin adlı bir başka genci, Vronski nedeniyle reddetmiştir. Levin ve Vronski arasında kararsız kalan Kiti, sade bir çiftçi olan Levin yerine parlak geleceği olan Vronski ile evlenmesini uygun bulan annesinin etkisiyle Levin'in teklifini geri çevirmiştir. Levin, köyüne dönüp Kiti'yi unutmaya çalışır. Ne var ki, Vronski, Anna ile tanıştıktan sonra Kiti'ye ilgisini kaybeder, Anna'ya kur yapmaya başlar.
Anna kendisi ile birlikte Moskova'dan Petersburg'a dönen ve aşkını ilan eden Vronski ile ailesi ve sosyete hayatının dayatmaları arasında sıkışmaya başlar…
Katı toplumsal kurallar, aile bağları, romanın yazıldığı çağın kadınlara yüklediği görevler, dini öğretiler ve tüm bunların karşısında hayatta ilk defa kapıyı çalan aşk ve tutkunun mücadelesi romanda şiirsel bir anlatım ile okuyucuya sunuluyor. Hikâyeye odaklanırken bir yandan da ilgili dönemin Rusya’sının toplum yaşamı, devlet işleyişi, dini dayatmaları, sanat ve kültür dünyası ile ilgili derin bilgiler edinme imkanı buluyorsunuz. Klasik Edebiyat denildiğinde akla ilk gelen eserlerden biri olan Anna Karenina’ya ait tanıtımı bitirirken, romandan muhtelif alıntıları da sizlerle paylaşmak isterim…
- “Suçlu, bütün felaketin kendi suçluluğundan ileri geldiğini hissediyorsa, suçsuzlardan daha çok acı çeker…”
- “Ağabeyini daha iyi tanıdıkça, gerek Sergey İvaniç’in, gerek toplumun yararına çalışanların, bu toplum yararına çalışma sevgilerine yürekten inanmadıklarını, bununla uğraşmanın iyi olduğunu akıl yoluyla buldukları için uğraştıklarını daha iyi fark etmeye başladı.”
- “Konstantin Levin, doğanın güzelliğinden söz etmeyi ve bu konuda söylenen sözleri dinlemeyi sevmezdi. Ona göre sözler, gördüğü şeyin güzelliğini bozuyordu.”
- “Ne türlü olursa olsun, yapmacık davranışlar en akıllı ve gerçeği görmesini bilen insanları bile aldatabilir, ama en kıt anlayışlı çocuk bile, ne kadar ustaca gizlenmiş olursa olsun yapmacık davranışları anlar ve ondan tiksinir.”
- “Halk gerek maddi gerek manevi, öylesine alçak bir gelişim düzeyinde bulunuyor ki; ona yabancı olan her şeye karşı koymak zorunda…
‘Peki, halkı nasıl eğiteceksin?’
‘Halkı eğitmek için üç şey gereklidir: Okul, okul ve yine okul…’”
[1] Kaynak : Vikipedia